Can Atalay'dan, cezaevinden mektup var - II
Aşkın selam,
Bunca yıllık yıllık hukukumuz var, müştereğimizin hatta “bayrağımızda yazanın” ateizm olduğuna emin oluşuna çok şaşırdım.
Benim açımdan “alakası yok”…!
Bunca yıldır bunu hiç konuşmamış oluşumuz kendi adıma büyük bir kusur olarak kabul ettim. Kendi kusurum…
Bu galat-ı meşhurun [Not: “Herkesin doğru bildiği yanlış” demekmiş.] en bilinen, emin olunan patikasından yürüyelim mi?
Bu işlerin en büyük adımı Fransız Devrimi’dir.
Ansiklopedicilerden başlayarak “İhtilal-i Kebir” için “Tanrı tanımazlığı” en başa yazılmıştır. En mühim “Aydınlanma” hamlesinin radikal kanadı Jakobenler de zaten esas olarak bir ateistler klubüdür.
Değil hocam.
Gördüğüm kadarıyla sana inanılmaz gelecek ama değil.
Jakobenlerin en Jakobeni Robespierre ne diyor biliyor musun?
“Bir Tanrı yoksa bile, yaratmak gerekir”.
İnanılmaz değil mi?
Üstelik bu cümle istihza ile, alay etmek için söylenmiş de değildir.
1793 Cumhuriyeti savunulmaktadır, önce Louis sonra Marie-Antoinette’nin idamları sonrasında ne kadar monarşi varsa devrimi ezmen için Fransa’nın üzerine yürümektedir.
Savaşta kullanılacak malzemelere el konulurken Fransa’da on binlerce kilisenin kulelerindeki çanlara da el konulur, eritilir. Bu el koymalar sırasında hem hala tarafsız konumdaki ülkelerdeki dindarlar hem de Fransa’daki muazzam sayıda dindar incitilmektedir.
Misal Lyon’da görevini yapmanın coşkusu içindeki bir görevli (devrimci?) “bağnazlığa ve dine karşı tam bir zafere nezaret ettiğini” bildirir.
Robespierre tam da böyle bir anda “saldırılan şeyin Tanrı değil rahiplerin kibri ve halkın yanlış fikri” olduğunda diretir. Sadece birkaç gün sonra Konvansiyon’da dini tören özgürlüğünü sağlayacak bir önergeyi bizzat verir ve önerge hemen kabul edilir.
“Pragmatik adammış” diyebilirsin. Bu çok büyük haksızlık olur.
Robespierre (ve hatta Danton) Paris’te güçlü sayılabilecek ve Herbert denilen adamda cisimleşen “Hristiyanlıktan arındırma” çizgisine karşı ısrarla mücadele ederler.
Yani o üzerinde tepinilen Jakobenler “ateizm propagandası” yapmazlar; önderleri esas olarak yeryüzünün yönetildiği kuralların kaynağının gökte değil yerde olması için mücadele ederler. Meşruiyetin kaynağının “dünyevi” olması elzemdir. Ama en başta dedim “Tanrı” ile meseleleri yoktur, hatta tam tersi…
Tersinden bir örnekle devam edelim. Hafızam beni yanıltmıyorsa, hikayeyi aktaran Engels’tir.
Bir papaz, uzun yıllardır sosyalizme gönül vermiş olan bir papaz İngiltere’nin işçi kentlerinden birinde bir konuşma yapar, çok coşkuludur ortalık. Derken kalabalığın içinden bir el kalkar ve “göklerin efendisinin krallığındaki ebedi mutluluk bu sosyalizm midir?” gibisinden bir soru sorar.
Bizim papaz çıldırır. “Hayatım böyle saçma ve zararlı fikirlerle mücadele ile geçti der.”. Çünkü yeryüzü cenneti için mücadele ile uhrevi birbirine böyle karıştırılmamalıdır.
Dikkat rica edeyim: “Sosyalizm” diyoruz henüz “Marksizm” yok. Engels’in erken dönem çalışmalarından ‘İngiltere'de Emekçi Sınıfların Durumu’ndan bu hikaye hafızam beni yanıltmıyorsa…
Yani “din” ile “inanç” ile “itikad” ile değil “istismar“ ile bir dert vardır. İngiltere’deki bir papazın feraseti bundandır.
Peki gelelim şu meşhur “Din…., kitlelerin afyonudur…” ifadesine. Marks yazmıştır bunu? Yalan mıdır?
Hayır yazmıştır ancak hem tüm o paragraf hem de bizzat o cümlenin meramı bambaşkadır.
Cümlenin orijinali şudur: “Din kalpsiz dünyamızın kalbi, kitlelerin afyonudur..”
Yani diyor ki senin sakallı, bu kıyıcı koşullarda insanın dayanışması “Din” olarak görünebilir ve tam da bu özelliği ile ağrıyı/acıyı/gamı/kederi susturur, bir “afyon” niteliği edinebilir.
İtirazımız kangren olmuş yararın acısını bastırmak için kullanılmasındandır yani…
Diyeceksin ki peki “Rusya örneği”…Haklısın ama orada da ana fikir “Din”e değil an az Çar kadar güçlü/örgütlü Ortodoks Kilisesi’ne yönelmektedir. Uygulama, papaz okulunda neler yaşadığını bilmediğimiz bir Gürcü’nün eline kalınca….:) [Not: Gülen surat yazara ait, atıf da Stalin’e]
Son olarak sen hiç merak etme Aşkın. İtikad sahibi olan biziz.
Dikkatli bak çevrene, “Hak” için yaşayan, haksızlığa karşı duran, gerekirse “Gazâ” eden kimdir?
Kimin Dünya malı ile bağı vardır, kimin yoktur?
Kimdir hak için yürüyen?
Hakkı istersen çift “k” ile yaz ben itiraz etmem!
Selamlar.